Dünya geneli haber makalesi

İstanbul Bombalı Saldırılarının 10. Yıldönümü

Dışişleri Bakanı William Hague’nin yaptığı konuşma

2010 to 2015 Conservative and Liberal Democrat coalition government kapsamında yayınlandı
Foreign Secretary William Hague

Foreign Secretary William Hague

Sayın Dışişleri Bakanı, ekselansları, bugün burada olmaktan büyük bir onur duyuyorum.

Ülkelerimizin bugün paylaştığı derin anlayış ve dostluğu kurabilmek için iki yüz yılı aşkın bir süredir, Britanyalı diplomatlar ve Türk meslektaşları burada, bu mekanda çalışıyorlar.

Fakat on yıl önce bugün, bir arada olduğumuz bu yerden sadece birkaç metre ötede, kadın ve erkek on çalışanımız, iki polis memuru ve on yedi kişi daha teröristlerin elinde can verdi.

Aynı gün HSBC Bankasına yapılan bombalı saldırıda ise üç Türk vatandaşı hayatını kaybetti ve 400 Türk vatandaşı yaralandı.

Britanya için ve Türkiye için yıkıcı bir gündü.

Britanya’nın bir diplomatik misyonuna yapılan gelmiş geçmiş en korkunç saldırı olan bu eylemin zararlarını izlerken, ülkemde hissettiğimiz şoku ve dehşeti asla unutmayacağım.

Ama biliyorum ki hepimizin hissettiği bu öfke ve üzüntü, ne kadar yoğun olursa olsun, kurbanların ana-babaları, eşleri, çocukları, akrabaları ve dostları olarak sizlerin hissettiği acının yanına bile yaklaşamaz.

O gün hissettiğiniz kederi ve hala katlanmakta olduğunuz kaybın acısını hiçbirimiz tam olarak kavrayamayız.

İşte bu yüzden bugün, saldırıda hayatını kaybedenler karşısında olduğu kadar sizlerin karşısında da başımızı saygıyla eğiyoruz.

Üzüntülerinizi daima paylaşacak, size daima minnettarlık ve saygı duyacağız ve bugün bir kez daha sizlere, tüm Britanya halkının yürekten başsağlığı dileklerini iletiyorum.

Kaybettikleri meslektaşlarıyla ve o trajik günle ilgili anılarını paylaşmak için makamıma yazan personelimizin anlattıkları, beni hala duygulandırıyor.

Saldırılarda yaralanan 25 personelimize, bu olayla sarsılan çok daha fazla sayıdaki mağdura ve Konsolosluğumuzu tekrar eski haline getirmek için çalışan ekip de dahil saldırı sonrasında büyük bir metanet ve cesaretle gerekli müdahaleleri gerçekleştiren herkese en içten saygılarımızı sunuyorum.

Dışarıda, saldırıda yıkılan eski giriş binasının yerine yapılan güzel anı bahçesinin, gelecekte burada çalışacak nesiller ile geçmiş arasındaki bağı daima canlı tutacak olmasından dolayı müteşekkirim.

Bugün andığımız bu kişiler, Britanya ve Türkiye arasında güçlü bir ilişki kurabilmek için canlarını feda etti.

Onlara ve aileleri olarak sizlere duyduğumuz şükran borcunu, zaman, yıllar, asla silemeyecek.

Her gün işe giderken, Dışişleri Binasındaki anıtın, bu saldırıda hayatını kaybedenlerin ve denizaşırı ülkelerdeki hizmetleri sırasında öldürülen diğer çalışanlarımızın adlarının yazılı olduğu sütunlardan birinin, yanından geçiyorum.

Elçiliklerimizde ve diğer denizaşırı misyonlarımızda çalışan kadın ve erkekler, ve aileleri, Britanya’nın yeryüzündeki varlığını ayakta tutan sütunlar gibiler.

Pek çok farklı hükümet biriminden gelen ve pek çok farklı uyruğa sahip binlerce personelimiz, her gün 155 ülkedeki Elçilik ve diplomatik misyonlarımızda çalışıyor.

Çalışıyorlar çünkü Britanya’nın temsil ettiği değerlerden gurur duyuyorlar ve bunu, işlerinin zaman zaman içerebileceği risklere rağmen yapıyorlar.

Pek çok ülkede bu riskler arasında hastalık kapmak, doğal felaketler ya da şiddet eylemleri de var; ya da bizimle çalışan yerel personelimizin korkutulması ve en az beklediğiniz yerden sizi vuran terör tehdidi…

Bu riskler sadece çalışanlarımız için değil aynı zamanda yanlarında olup onları sevgileriyle destekleyen aileleri için de geçerli.

Dışişleri Bakanlığının çalışmasını mümkün kılan tüm kadın ve erkeklerle gerçekten gurur duyduğumu belirtmek istiyorum.

Ayrıca, dostumuz ve müttefikimiz olan Türkiye’nin tüm halkına da teşekkürlerimizi sunuyorum.

Sayın Dışişleri Bakanı Davutoğlu, ülkenizin saldırının ardından vermiş olduğu yardım ve hükümetinizin suçluları adalet önüne çıkartmak konusunda gösterdiği çabalardan dolayı teşekkürlerimizi sunuyorum.

Bu saldırılardan beş gün önce, 27 kişinin ölümüne ve 300 kişinin yaralanmasına sebep olan iki sinagog saldırısı da dâhil, sevdiklerini kaybeden Türk ailelerine başsağlığı diliyorum.

Uzun, çok uzun yıllar boyunca, Türk halkının terör nedeniyle ödediği korkunç bedelin hepimiz gayet iyi farkındayız.

Sizler de, sadece şu son bir kaç ay içerisinde Mogadişu’da olduğu gibi cesur çalışanlarınızı teröre kurban verdiniz.

Suriye’deki çatışmanın yükünü üstlenmeniz ve siyasi sürecinizi ilerletmeniz de dâhil terör ve istikrarsızlıkla mücadelenizde daima ülkemizin desteği yanınızda olacak.

Halklarımız arasındaki kalıcı dostluk ve ittifakımızın getirdiği karşılıklı destek ve güç için sizlere bir kez daha içten teşekkürlerimizi sunuyorum.

Çünkü saldırganlar on yıl önce bugün hedeflerini vururken ve pek çok masum cana kıyarken, amaçlarını ulaşamadılar.

Bizi bölmeyi başaramadılar, hatta bugün aramızdaki bağlar hiç olmadığı kadar güçlü.

Türkiye’yi zayıflatmayı başaramadılar çünkü toplumunuz ve ekonominiz güç kazanmaya devam ediyor.

Ve, dinleri birbirine düşürmeyi başaramadılar çünkü ülkelerimiz de dahil dünyanın dört bir yanında tüm farklı inanç sahipleri, terörü ve aşırılıkçılığı reddetmek için birleşti.

Demokratik değerlerimiz, bizlere teröristlerin asla alt edemeyeceği bir güç ve direnç veriyor.

Onlardan daha güçlüyüz.

Teröre boyun eğmeyiz.

Geri çekilmeyiz.

Unutmayız.

Ve alsa vazgeçmeyiz.

Terör ve nedenleriyle yüzleşmeyi asla bırakmayacağız, daima kendimizi savunmaya hazır olacağız ve hangi ülkede ve hangi inançtan olurlarsa olsunlar kurbanlar için adalet sağlama çabalarımıza asla son vermeyeceğiz.

On yıl önce burada hayatlarını kaybeden kadın ve erkeklerin anısını, en iyi bu şekilde onurlandırabiliriz.

Bugün, terör tehdidi hala silinmiş değil.

Yeni biçimlere büründü, yeni dayanaklar buldu ve yeni kinlere kenetlendi.

Ama, dünyanın dört bir yanında insanların aradığı şey haysiyet, özgürlük, barış ve insan hakları ve terör, bunlara asla bir cevap olamaz.

Ve terörden en çok zarar görenlerin, hassas ülkelerde kendi seçenekleri olmaksızın teröristlerin arasında yaşamak zorunda kalan insanlar olduğunu da unutmamalıyız.

Demokratik uluslar ve müttefikler olarak Britanya ve Türkiye, teröristlere faaliyet gösterebilecekleri imkân ve gereçleri vermemek, diğer ülkelerin daha istikrarlı ve güvenli olmalarına yardımcı olmak, iyi yönetişim ve hukukun üstünlüğünü teşvik etmek ve kadınların ve hassas grupların haklarının savunuculuğunu üstlenmek için bugün hiç olmadığı kadar yakın bir işbirliği içerisinde çalışıyor.

Terörü uzun vadede işte böyle yeneceğiz.

Dolayısıyla, Türk halkına ve hükümetine terörün kendisine yuva bulamayacağı bu bölge için istikrarlı bir gelecek inşa etme çabalarında sadık bir dostunuz ve müttefikiniz olarak yanınızda durma kararlılığımızı bir kez daha yineliyorum.

Bugün yas tutan siz ailelere ise sizleri ve kaybettiğiniz sevdiklerinizi asla unutmayacağımızı söylemek istiyorum.

Roger, Süleyman, Lisa, Nazime, Nazmi, İsmail, Cafer, Kiraz, Nanette, Nadide Kuru, Hüseyin ve Salih.

Ölümlerinden sorumlu ideolojiler ve örgütler tarih olduktan çok sonra bile onlar, hala hatırlanıyor olacaklar.

Konuşmamı, Başbakanımızdan bir mesajla sonlandırmak istiyorum:

“Son derece üzücü olan bu yıldönümünde, özellikle hayatını kaybedenlerin aileleri ve Başkonsolosluk Binası Pera House’da on yıl önce bugün çalışmakta olanlar olmak üzere, dualarım hepinizle. O gün yaşananların anısı, terörün kazanmaması için kararlılığımızı daha da güçlendirmekten öteye gitmiyor. Ama bizlere, terör şiddetinin masum canlar üzerindeki trajik bedelini de hatırlatıyor. Pek çoğunuzun katlanmak zorunda kaldığı kayıp ve kederin üzüntüsünü içtenlikle paylaşıyor ve metanetinizden ötürü sizlere en içten teşekkürlerimi sunuyorum. David Cameron.”

Yayınlama 20 November 2013